Bir kasaba düşünün adı Melas… Bir sınır kasabası ve hayali. Bu sınır kasabasında yaşayan Zifir ve Mina adlı âşıklar hayatlarını melankolinin tedavisini bulmaya adıyorlar. Daha önce defalarca aynı ortamlarda bulundular, birbirlerine benzeyen kişilerle birlikte oldular ama o karanlık kasaba, Melas’ta nihayet yolları kesişti şiraz’ın büyüleyici etkisi altında.
Peki, nedir melankoli?
Melankoli Yunanca kara safra diektir. İnsanın içinde durmadan devindiği kabul edilen dört suyruktan en gizili ve tehlikelisi. Bu inanışa göre kara safrası fazla olanlar yakalanırmış melankoliye… Ama melankoliklerin de tipik karakteristik özellikleri olduğu görülmüş zamanla.
Aslında melankoli, temelde dünya ve diğer insanlarla ilişkilerini sürekli sorgulayan ve kimi zaman acı verdiği halde düşünmekten asla vazgeçmeyen insanın, kendi kişisel yazgısını kendisinin belirlie istiidir. Bunun yanında melankolik insanın uçlardan uçurumlara coşkuyu da ıstırabı da derinlemesine hissettiği; sonsuzluk/geçicilik, umut/umutsuzluk, dağılma/yoğunlaşma, düş/uyanıklık, gerçek/sanal gerilimleri arasında yaşamayı yaşam tarzı edinen ve bundan zevk alan bir yapıda olduğu da düşünülür.
Melankolinin sanattaki ayak izleri
4-11 Mayıs 2015 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi Adnan Saygun Sanat Galeri’sinde Seba Uğurtan’ın küratörlüğünde 3. Uluslararası İzmir Sanat düzenlendi. Bienalde eşsiz, yaratıcı, kışkırtıcı ve göz doldurucu bir dizi eser sergilendi.
Sanatçı Aynan Çolakoğlu da melankoli konsepti altında korku hikâyelerini canlandıran eserleriyle bienal katılımcıları arasındaydı. Zifir, Akasya ve Özgürlük adlarındaki üç kısa hikâyeden seçtiği sahnelerin hayal gücündeki yansımalarını ortaya çıkarmıştı.
Sanatçının Zifir ve Mina, Yaylıların Çığlıkları ve Mavi Lotus tabloları “Zifir” öyküsünden sahneler canlandırıyor, melankoliye çareler arıyordu, yazıyla, resimle, düşle, düşünceyle… Bienalde bu eserleri ziyaret edenler bir de sürpriz soruyla karşılaşıyordu: “Sizce melankoli nasıl tedavi edilmeli?”. Sanatçı, öyküde matematik, müzik, kan, psikanaliz ve şifalı otlardan oluşan tedaviler arasından müzikle tedaviyi seçip görselleştirmişti. Müzisyenler ve müziğin hayatında önemli bir yeri olduğuna inanan ziyaretçiler müziği seçti hep tedavi için. Ama en çok verilen cevap “Melankoli tedavi edilmeli mi ki?”, oldu.
Sanatçının Akasya ve Güzdüzdüşleri adlı tabloları ise “Akasya” öyküsüne ait. Sanatçı bu eserleriyle ziyaretçileri İzmir’in Kemalpaşa ilçesine bağlı şirin ama efsunlu bir köye, Nazarköy’e götürüyordu. Olympos adını taşıyan on dokuz dağdan biri olan Nif Dağı’nın eteklerinde kurulmuş, dar sokakları, basit yapıları, isli bir atmosfer oluşturan göz boncuğu atölyeleri ile bilenen bu köyde yaşayan bir gizii, Akasya’yı anlatıyordu tablolar.
Akasya ve Gündüzdüşleri tablolarına dikkatli bakanlar, bu tabloları aydınlatan ışığın ay ışığı olduğunu kaçırmamışlardır. Melankoli bu sefer ay ışığı ile yeniden sahneye çıkıyordu. Ay ışığı, ay tanrıçası derken Akasya tablosu bizi ay tanrıçası Selene mitiyle buluşturuyordu.
Anlatılana göre; Selene miti, Muğla-Milas yolu üzerinde Bafa gölünün arkasında kehribar rengi kaya kütleleri, mavi-yeşil bir doğa güzelliği olan Latmos (Beşparmak) Dağı’nda başlar. Bu dağ üzerindeki bir mağarada uzanan avcı Endymion uyurken, Selene onu hayran hayran seyretmektedir. Ay tanrıçasının bu derin tutkusu gecesel bir aşk hikâyesi yaratır ve avcı Endymion’u sonsuz bir ölüm uykusuna yatırır. Selene, onun hep o genç ve güzel çehresini seyreder. Ay ışığıyla aydınlanmanın hep bir bedeli olur, Selene’nin aşkı söz konusu olsa bile…
Tutkular kömürleşir mi? Hüzün melodi olup akar mı damarlarda?
Bugüne dek ilham kaynağı olduğunu düşündüğünüz tutkularınız bir de bakmışsınız sizi kontrol eder hale gelmiş, esir almış tüm benliğinizi… Aynan Çolakoğlu’nun bu sefer Özgürlük öyküsüne ilham veren aynı adlı eseri, tutkularından arınarak özgürlüğüne kavuşan bir kadını resmediyor etrafındaki yedi kuzgunla. Yedi günaha gönderme yapan bu kuzgunlardan birinin adı da Acedia…
Acedia sessizdir, geçmek bilmez saatlerin, ıssız limanların, karanlıklar bağlamış bir yüreğin ve ister çizgisel olsun ister olmasın durmuş, donmuş bir zamanın günahı, Melankoli’dir. Acedia kimyasal bir ölümü simgeler adeta. Onun işi sızmak sonra da eritmektir. Aynı su gibi. Denizden doğar bu yüzden, dalgaların arasına karışır, belki de insanlar denizi seyrederken işte bu yüzden bu kadar efkârlanır.
Arzular yavaş yavaş büyür içerde, aynı bir kuzgun gibi taşırlar bilgiyi bedenden bedene. Aydınlatırlar… Ancak onların enerjisi alev taşır içinde. Ona bakan, onun içine düşen kör olur yavaş yavaş. Derecesi arttıkça körlük artar. Sonra huzursuzlanır kuzgunlar, çıkıp gitmek isterler ama bedende sıkışık kalmışlardır… Ta ki o an’a dek… Çözülme an’ıdır o an. Kuzgunlar bir günah gibi dökülür, yakıp yıkar içinde barındırdığı kişiyi. Ama kişi de bu sayede yeniden doğar. Hi de ÖZGÜR olarak…
Her şey birbirine bağlıdır
3. İzmir Uluslararası Sanat Bienali’nin konusu Sınırsızlık olarak belirlenmişti. Sınırsızlık tiası sanatçılar tarafından çeşitli bakış açılarıyla resmedildi, canlandırıldı. Aynan Çolakoğlu’nun son tablosu Sınırsızlık ise öykü&resim projesiyle sanatın sınırsız buluşmalarından yola çıkarak bilginin, sevginin ve yaşamın sınırsızlığına ulaşıyordu.
Düşleri zenginleştiren, hayatı sorgulayan, bireye estetik zevk veren ve yaşam sevinciyle dolduran güzel sanatlar yaşadıkça ve bizler onu yaşattıkça, sınırsızca, hiçbir duyguyu esirgieden hayatımızdan, kucaklayarak tüm varoluşu nihayet hissediyoruz yaşadığımızı ve değiştiriyoruz açımızı, başka bakıyoruz hayata, kendimize, birbirimize.
İzmir Sanat Bienali’nin var olmasında ve devam etmesinde katkısı geçen, başta Seba Uğurtan olmak üzere organizasyon ekibine, tüm sanatçılara, sanatseverlere ve bu yazının yazılmasına fırsat veren Sanal Yazılım ekibine sınırsız teşekkürler.
Tablolara hayat veren öyküler: Zeynep Çolakoğlu
Fotoğraflar: Semih Yalınkılıç (İzmir Sanat Bienali) & Serdar Özgür (Tablolar)
Zeynep Çolakoğlu
Zeynep ÇOLAKOĞLU - Yazar, Kimya Yük. Müh.
1984 doğumlu, Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde okudu. Yüksek lisansını Ege Üniversitesi ve Institute of Chemical Technologies Prague'da tamamladı. Halen özel bir firmada zararlı kimyasallar uzmanı bir Ar-Ge mühendisi olarak çalışıyor.
Yazarlık onun 46. kişiliği. Metal müziğin şarkı sözlerinde yatan anlamları incelediği, mitolojiden, tuhaf duygu durumlarına, felsefeden efsanelere uzanan, Marjinal Kitap tarafından yayınlanmış Büyülü Sözlük adlı bir sözlük çalışması var. 99 şairin yer aldığı Kara Şiir Antolojisi adlı toplama eserde ise bir denemesiyle yer aldı.
Dergicilik en büyük tutkularından biri; Altı sene kendi fanzini Acedia’yı yayınladı. Genel yayın yönetmenliğini Altay Öktem’in yaptığı Karakalem dergisinde yazı dizileri hazırladı, deneme ve öyküler yazdı. Güven Erkin Erkal’ın çıkardığı Yüxexes dergisinin Gürültü ekinde "Symrna Kıyıları" adı altında İzmirli rock/metal gruplarının tanıtımını yaptı. Müzik yazarlığına Headbang Dergisi ile devam etmekte.
Uzun yıllar Pan Promotions ile birlikte İzmir’de yerel ve uluslararası rock/metal alanında konser organizasyonları düzenledi ve Türkiye’de metal müziğin dünü, bugünü ve yarınını araştıran Bu Toprağın Metalika’cıları belgeselinin çalışmalarına katkıda bulundu.
2014 Nisan’ında Altay Öktem’le birlikte çevirdiği İsveçli black metal grubu Shining’in kurucusu Niklas Kvarforth’un Prozac Artık Yetmediğinde adlı şiir kitabı Marjinal Kitaplar’dan yayınlandı.
Resim&sanat buluşmaları üzerine projeler yapmakta. 2015 Mayıs’ında gerçekleşen 3. İzmir Sanat Bienali’nde Zifir, Akasya ve Özgürlük öykülerini sanatçı Aynan Çolakoğlu yağlıboya tablolarıyla canlandırdı ve Melankoli konsepti altında sergiledi.
İzmirli Kuval şarapları için üzümün, şarabın, aşkın büyüsünü taşıyan tanıtım yazıları hazırladı.
Filhakikat.net’de müzikten mitolojiye çeşitli konularda, Apelasyon.com adlı gastronomi dergisinde ise şarap kültürünü kimya bilimiyle yorumlayan makaleler yazıyor. Bataklık fanzine tuhaf katkılarda bulunuyor. Halen korku türünde kısa öyküler yazmaya, edebiyat ve müziğin buluşmasına yönelik kişisel çalışmalar yapmaya devam ediyor.
Editör: Merve KAYA
yazar da ressam da süper daha büyüklerin e imza atma dileklerimle